likya şiiri(Anonim)

"Evlerimizi mezar yaptık,
Mezarlarımızı ev
Yıkıldı evlerimiz
Yağmalandı mezarlarımız
Dağların doruğuna çıktık,
Toprağın altına girdik
Suların altında kaldık,
Gelip buldular bizi
Bozdular birliğimizi
Altüst ettiler bizi
Yakıp yıktılar
Yağmaladılar bizi
Biz ki analarımızın,kadınlarımızın Ve ölülerimizin uğruna
Biz ki onurumuz ve
özgürlüğümüz uğruna
Toplu ölümleri yeğleyen
Bu toprağın insanları
Bir ateş bıraktık
Hiç sönmeyen ve sönmeyecek olan..."


Çakırcalı Mehmet Efe eylemleriyle elde ettiği paraları halka dağıtır.

Efe oğlu efe Çakırcalı Mehmet Efe

Çakırcalı Mehmet Efe, dağlara çıktıktan bir süre sonra ilk olarak “halka zulüm yapıyor” diye Mustafa Ağa’nın evini basar. Ağayı uyararak 200 altınına el koyar. Ardından da Kızoğlu Mehmet Ağa’yı dağa kaldırarak, yüklü miktarda fidye alır. Eylemlerinden elde ettiği parayı da halka dağıtır. Halkın sempatisini kazanması sayesinde köyler ve Yörük obaları ona yataklık ederler.
Halkın önünde itiraf!
Adını kullanarak eşkıyalık yapanlara acımasızca davranır. Bu çerçevede, Çakırcalı’nın adını kullanarak bir köyü basan ve köylünün kızını kaçıran Arnavut çetesine verdiği ceza, halka zulmedenlere duyduğu öfkenin örneğidir. Dokuz kişilik bu çeteyi saldırdıkları köye getirerek yaptıklarını halkın önünde söyletir.
(Bu arada şunu da belirtelim ki; efeler, Sultan Abdülaziz’e duydukları sempati ile devlete bir dönem boyunca ısınmışlar ve ‘93 Harbi’nde müstakil taburlar oluşturarak savaşmışlardır.)
Kayaköy’de eşraf kızı Fatma Hanım’la ikinci evliliğini yapan Çakırcalı, bu beldede Rum inşaat ustalarına bir konak inşa ettirmiştir.
Çakırcalı, hukukun yapacağı işi kendisi yapmaya kalkışmıştı. Ancak, 10 Aralık 1910 günü Nazilli’de Karınca Dağları’nda Rüştü Kobaş komutasındaki Düzce ve Adapazarı yöresinden toplanmış Kafkas göçmenlerinden oluşan gönüllü zaptiye birliğiyle girdiği bir çatışmada öldürüldü. Çakırcalı, Aydın bölgesinin meşhur ağa ailesi Arpazlılar’dan Arpazlı Osman Ağa’nın yıkılmış bulunan ve halkın kullandığı Menderes Köprüsü’nü tamir ettirmemesi üzerine Nazilli yakınlarındaki Arpaz köyünü basar, ağayı kaçırır. Kılavuz olarak kullandığı bir çobanın takip edilmesi (kimi kaynaklara göre ihbarı) üzerine dağ kuşatılır. Çıkan çatışmada Çakırcalı ölür. Çakırcalı’nın cesediyle birlikte Osman Ağa’nın cesedi de bulunur...
Cesedi günlerce asılı kaldı!..
Çakırcalı ölüme giderken yanındakilere şunları söylemiştir: “Halka zulmedenleri cezasız bırakmadık...”
Cesedi ilk hanımı Iraz (Raziye) Hanım tarafından tanınmıştır. Cesedi günlerce Ödemiş belediye meydanında asılı kalmış, daha sonra orada gömülmüştür. Aradan 15 yıl geçtikten sonra karısı Raziye Hanım tarafından mezarı köyüne nakledilmiştir...

KAYNAK: http://www.yorumla.net/turk-tarihi/211130-binbir-osmanli-hikayeleri-11.html

DERSİM DEN KAYAKÖY'E-HASRET

DERSİM DEN  KAYAKÖY'E-HASRET
http://metinkahraman.blogcu.com

AKSARAY KÜRTLERİ VE KAYAKÖY'E KÜRT GÖÇÜ GERÇEĞİ

AKSARAY KÜRTLERİ

Orta Anadoluda bulunan Aksaray ili sınırlan içerisinde yoğun bir Kürt nüfusu bulunuyor. Bu ildeki Kürtlere ilişkin vereceğim bilgiler, yörede yaşayan bazı kişilerin anlatımlarından derlenmiştir.

Aksaray; Osmanlı döneminde, sancak idi. Cumhuriyet döneminde ise, -1950 DP iktidarına kadar il, siyasi nedenlerden dolayı 1989 yılına kadar Niğdeye bağlı bir İlçe, bu tarihten sonra da yine il olmuştur.

Kürtler yaklaşık yüz yıl önce buraya yerleşmişler. Geliş yerleri; Diyarbakır, Ağrı ve Elazığdır. Dersim isyanı sonra­sında da gelip yerleşenler bulunmaktadır.

Bu gün Aksaray Merkez ve Ortaköy ilçe nüfusunun yüzde otuza yakını Kürt-tür. Diğer üçe ve köylerde yaşayanlar dahi! tahminen otuzbeş-kırk bin Kürt yaşamaktadır. (Aksaraym toplam nüfusu yüz-yüz on bin arasıdır.)

Kürt nüfusun yüzde seksen beşi Zaza, yüzde on beşi Kunnanci lehçesini konu­şur. Geleneklerine aşırı derecede bağlı­dırlar. Kürdistandaki giyim-kuşam ve yaşam biçimi burada belirgin bir biçimde görülür.

Bu ilde yaşayan Kürtler, Kadiri tarikatı kurucusu Abdülkadir Geylani'nin soyun­dan geldiklerine inanırlar. İnançlarına sıkı bağlı olmakla birlikte, Mürşid-i Kâmil olduğuna inandıkları Baba Hüse­yin Avni Çekice aşın derecede bağlılık gösterirler. Sünni-Hanefi mezhebine bağlılardır.

Erkecik (Ekecik) Kürtleri olarakta bilinirler. Bu ad aynı zamanda aşiret adı da olmaktadır. Köylerde ve toplu olarak bulundukları yerlerde çoğunlukla Kürtçe konuşurlar.

Aksaray Kürt yerleşim birimlerinde tespit edebildiğim köyler şunlardır:

Zazaca iehçesi ile konuşanlar:

Türkçe adı Kürtçe adı

Tcpeztelik

Tol

Toptuk

Saîmanlı

Yanyurt Kurdalo

Çekiçler Çaçkaro

Borcu Borji

Cankıilı Canqılo

Gödler

Aiayhan Alaxo

Karamehmet Mamereş

Karabalta

Büyükgömek

Küçükgömek

Kurmanci Lehçesi ilee konuşanlar:

Akın Axin

Fatmauşağı Seydo Jor

Çolak Nebe Seydo Jer fCîşla Cami

Gökkaya Qullero

II. Aksaray Ekecik Kürtleri

Esp ke.şankır (Atçekicileri-At yetiştiricileri)

Türkçe ad Kürtçe adi Ajirçti

I.Akin

2. Aîayhan Alayî Kslveren, Kırvar'

3. Aşuğıccrid

4. Babakonağı

5. Bağlı yeniköy Kiirt-Türk

6. Çimeli Yeniköy Ycşilfakili

7. Bebek

8. Bonıcu Hatnza fcqi zaviyesi

9. Büyiikgörnck

10. Bozcayurt Mandema

11. Büyük Çavdarlı Çavdarlar

12. Ccrid

13. Çağıl

14. Çangıliı

15. Çekiçler

16. Çeltck

Runı-göçmcn şimdi lamam! kurt

17. Çolak Nebi

18. Düğüz Köyü

19. Faînıauşağı

20. Göksugüzcl Mahnıada

21. Ismaslağa Tolu

22. Kale Kalebalta-Eyübeli-

Karakûrt-Reşi

23. Karakova

24. Kıızıııcıktol Türk-Küri

25. Karakuyu Tiirk-Kürt

26. Karaçayır

27. Macarlı

28. Sağır Karaca

29. Salmanlı

30. Sarath

31. Sanağıl

32. Susadı Eski Rum Köyü

33. Süleyman Höyüğü

34. E. Çeyhler Şıxa

35. Taptuk

36. Tepesideiik

37. Yağan

38. Yalnızceviz Türklcşmişıir,

Kürt köyüdür.

39. Yanyıırt

1 Ayrıca Kayaköy ve Sevinçli köylerinde de Kürtler ve Kürt Mezarlığı mevcuttur. Bu köylerin Kürtçe isimlerini bilgi yeter­sizliğinden dolayı bulamadık. Bütünn okurlarımızın dikkatine.

Kaynak: http://www.cihanbeyli.com/aksaraykurtleri.htm

DERSİMDEN KAYAKÖYE

DERSİMDEN KAYAKÖYE

DERSİM İSYANINDA GÖÇE TABİ TUTULAN HALKIN BİR KISMININ KAYAKÖYDE YAŞADIĞINI BİLİYORMUSUNUZ?

Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Tunceli, kuzeyde ve batıda Munzur Dağları ile Karasu Irmağı, doğuda Bingöl Dağları ve Peri Suyu, güneyde Keban Baraj Gölü ile çevrilidir. Belirgin doğal kuşatılmışyöresinde ilk çağlardan beri pek çok uygarlık yaşamıştır. Orta Çağdan kalma ve bugün hala iyi durumda bulunan Pertek kalesi ve Munzur Vadisi Milli Parkı görülmeye değer güzellikleridir.


Tunceli'nin yerleşimleri : Çemişgezek, Hozat, Mazgirt, Nazımiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür'dür. Tunceli'nin eski ismi Dersim'dir. Bu isim 1937-38 yıllarında Seyit Rıza önderliğinde olan Dersim İsyanından sonra kaldırılmıştır.

DERSİM İSYANI

Tunceli bölgesinde (eski adı il Dersim) 1930'larda meydana gelen geniş kapsamlı ayaklanmalar.

Osmanlı döneminde yüzyıllarca yurtluk ve ocaklık biçiminde özerk olarak yönetilen Dersim bölgesinde özellikle Tanzimat döneminde merkezi yönetimin güçlendirilmesi amacına yönelik düzenlemelerine karşı sık sık ayaklanmalar çıkmıştır (1847, 1877-78, 1885, 1892, 1893-95, 1907, 1911, 1916).

Yörenin doğal koşulları ve aşiret temeline dayanan toplumsal yapısı, merkezi yönetimlerin otorite kurmasını engellemişti. Cumhuriyet döneminde de bölgede egemen olan aşiret düzenini dağıtmak ve devlet gücünü yerleştirmek amacıyla bazı girişimler yapıldı. 1930'ların ilk yarısında bölgede meydana gelen ayaklanmalar bastırıldıktan sonra, 1935'te 2884 sayılı Tunceli Vilayeti'nin idaresi hakkında kanun çıkarıldı. Buna göre Tunceli iline bir askerî vali atanacaktı. Aynı zamanda dördüncü genel müfettiş sıfatını alan valinin (general Abdullah Alpdoğan) geniş yönetsel, askeri ve yargısal yetkileri vardı. Düzeni sağlamak ve güvenlik açısından gerekli gördüğü durumlarda ilde yaşayan kişileri ve aileleri, il sınırları içinde bir yerden bir başka yere göndermeye ve il sınırları içinde oturmalarını yasaklamaya da yetkiliydi.

Yasanın uygulanmaya başlamasıyla 1937 başlarında yeni olaylar çıktı. Bölgede güvenlik sağlanamadı ve hükümet otoritesi kurulamadı. Bu sırada Suriye sınırına ve sınıra yakın bölge ve illerde benzer olaylar görüldü. Hatay'a bağımsızlık tanıyan Milletler Cemiyeti kararından sonra, TBMM'de yapılan görüşmelerde, bu gelişmelerin başta Fransa ve Fransa'nın mandası altındaki Suriye tarafından kışkırtıldığı ileri sürüldü. Başbakan İsmet İnönü ise, Tunceli İlinde iki yıldır izlenen reform programının amacının bölgenin uygar bir hale getirilmesi olduğunu belirterek, programa karşı bölgede direniş olduğunu belirtti.

Kureyşan aşireti reisi ve kendisine 'Dersim generali' sıfatını yakıştıran Seyit Rıza önderliğinde asker ve vergi vermek istemeyen aşiretlerce yeni bir ayaklanma patlak verdi. Ayaklanmaya Kureyşan aşireti dışında Haydaran, Yusufhan ve Demenan aşiretlerinden oluşan yaklaşık 5,000 kişilik bir ayaklanmacı grubu katıldı. Ayaklanma 20-21 Mart gecesi Harsik köprüsünün yıkılması ve köprüyle Kahnut bucağı arasındaki telefon hattının kesilmesiyle başladı. Mart-Nisan 1937'de olayların genişlemesi üzerine general Abdullah Alpdoğan komutasında başlatılan askeri harekat, 13 Eylül 1937'de sona erdi. Ayaklanmacıları 3 uçak filosu bombaladı. Sabiha Gökçen de harekatta görev aldı. Yöre halkının bir kısmı başka illere gönderildi.

Askeri harekattan sonra yapılan yargılama 15 Kasım 1937'de sona erdi. Ayaklanmanın lideri Seyit Rıza ile 6 kişi idam edildi. Çok sayıda ayaklanmacı değişik hapis cezalarına çarptırıldı. Ancak olaylar durulmayınca 1938'de yeni bir ayaklanma çıktı. Bunun üzerine başlatılan ikinci askeri harekat sonunda Eylül 1938'de ayaklanma tamamen bastırıldı. Dersim'de olan olaylar üzerine son yıllarda kitaplar yayınlanmaktadır.

WİKİPEDİ

Fethiye Kaymakamı Hasan Karakaş, Kayaköy'ün turizme açılacağını bildirdi.

Fethiye Kaymakamı Hasan Karakaş, Kayaköy'ün koruma amaçlı imar planının tamamlandığını, evlerin, restore edildikten sonra turizme açılacağını bildirdi.

Kaymakam Hasan Karakaş, Fethiye'de 6 antik tiyatro ve çok sayıda ören yeri bulunduğunu söyledi. Fethiye'de bulunan eski Rum köyü Kayaköy'le ilgili koruma amaçlı imar planının tamamlandığını ifade eden Karakaş, şöyle konuştu: 'Kayaköy'ün bulunduğu ova kesiminde imar planı tamamlanmak üzere. Bunlar bittikten sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın burayla ilgili bir tasarrufta bulunmasını bekliyoruz. Buradaki evlerin restorasyonu yapılacak, belki bir turizm gelişme alanı ilan edilebilecek. Restore edilen evlerin bir kısmı apart, bir kısmı işyeri şeklinde düzenlenebilir. Evler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izni doğrultusunda ziyaret ve kullanıma açılarak daha hareketli bir alana dönüşecek.”

Fethiye'de son zamanlarda doğada yapılan etkinliklerin ön plana çıktığını kaydeden Karakaş, “Özellikle Likya Yolu turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bir güzergah. Bu güzergahı yürürken çok sayıda koyu keşfetme şansı var. Kayaköy'de insanların doğayla baş başa kalacağı çok sayıda mekan var. Fethiye'yi yılda yaklaşık ortalama 600-650 bin kişi ziyaret ediyor” dedi.

Karakaş, Fethiye'de bulunan Kelebekler Vadisi'nin doğa tutkunlarını, dünyanın en önemli ikinci yamaç paraşütü parkuru olan Babadağ'ın ise yamaç paraşütüyle atlamak isteyenleri çektiğini belirtti.

"Harry Potter-Zümrüdüanka Yoldaşlığı" filminin galası

"Harry Potter-Zümrüdüanka Yoldaşlığı" filminin galası

J.K. Rowling'in çok satan çocuk kitabından uyarlanan ''Harry Potter'' serisinin yeni filmi ''Zümrüdüanka Yoldaşlığı''nın Türkiye galası yapıldı.

Levent'teki Kanyon Alışveriş Merkezi'ndeki galaya, filmin oyuncularından Harry Potter'ın ilk aşkı ''Cho Chang''ı oynayan Katie Leung ile yaramaz ikizler ''Fred'' ve ''George Weasley''i canlandıran Oliver ve James Phelps de katıldı.

Galaya özel bir otomobille gelen oyuncular alışveriş merkezinin önüne yerleştirilen kırmızı halının üzerinden geçerek, oyuncuları görmeye gelen çok sayıda vatandaşa imza dağıttı.

Bu sırada basın mensuplarının sorularını yanıtlayan oyuncular, Türkiye'ye geldikleri için ve filme olan yoğun ilgi nedeniyle çok mutlu olduklarını söyledi.

Oyuncular, çok sayıda vatandaşın kendilerine sevgi gösterisinde bulunmasından şaşkınlık duyduklarını ifade etti.

Mübadele Böreği-afiyet olsun

Mübadele Böreği-afiyet olsun

mübadele böreği

yengem bugün beni arayıp mübadele böreğinin ve yaptığı diğer harika yemeklerin tarifini yazdırdı. böreğin fotoğrafını o akşam çekmeyi unuttuğum için masanın fotoğrafından kestim...

  • iç malzemeleri:
  • 1 adet tavuk göğsü
  • 1 orta boy kuru soğan
  • 2 sivribiber
  • tuz
  • karabiber
  • pulbiber
  • milföyle yapılacaksa:
  • 10 adet milföy hamuru
  • susam
  • yufkayla yapılacaksa:
  • 2 adet yufka
  • eritilmiş margarin
  • yumurta sarısı

hazırlanması:

  1. tavuk göğsünü kendi suyunda haşlayıp didikleyin.
  2. soğanı ve sivribiberi soteleyin. tuz, karabiber ve pulbiber ekleyip didiklenmiş etle karıştırın.
  3. milföyle yapacaksanız hafif erimiş milföy hamurlarını ortasına içten koyup talaş böreği gibi kapatın. üzerine susam serpin.
  4. yufkayla yapacaksanız bir yufkayı serip üzerine erimiş margarin sürün. diğer yufkayı da onun üzerine koyun. onun da üzerine margarin sürün. yufkaların karşılıklı kenarlarını ortada birleştirin. diğer uçları da tepsinin büyüklüğüne göre katlayın. oluşan dikdörtgenin bir kenarına hazırladığınız içi koyun. yufkayı rulo yapın. yufkanın üzerine önce erimiş margarin sonra yumurta sarısı sürüp susam serpin.
  5. 200C'de kızarana kadar pişirin.

http://www.portakalagaci.com-teşekkürler

15 Temmuz 2007 Pazar

KAYAKÖY GÖZLEMCİSİ








































































































SIVA YAŞ HALDE İKEN MALA İZLERİ YAPILIR.BU İŞLEM SIVAYI DİRİ TUTAR VE YAZLARI IŞIK KIRILMASI YARATACAĞINDAN YAPININ İÇİNİN SERİN OLMASINA NEDEN OLUR.

YAPI TEMELDEN İTİBAREN BELİRLİ CM ARALARLA DUVAR İŞİ DİNLENDİRİLİR.TAŞ YAPININ DUVARLARI TAMAMI BİR DEFADA ÖRÜLMEZ.BU YAKLAŞIK 80CM OLDUĞUNU(80-70-60-50...VS DEĞİŞEBİLR) FARZEDELİM.80 CM DE BİR İKİNCİ BİR İŞLEM İÇİN DÜZELTME MALZEMESİ OLARAK KULLANILMIŞ KİREMİT PARÇALARINI GÖRÜYORUZ.

4-DEFİNECİLER GECE KAZARAK TAHRİBAT YARATIYORLAR.
5-YABANİ İNCİR AĞÇLARI OLMADIK YERLERDE FİLİZLENİP BÜYÜYÜNCE DUVARLARI ÇATLATIYORLAR.FOTOĞRAFTA ORTADA Kİ YAPI SARNIÇTIR.MAHALLENİN ORTAK KULLANIMINA AÇIK BİR SARNIÇ.SARNICIN İÇİNE YAĞMUR SUYUNUN DOLMASI SAĞLANIR.HER YIL YAKLAŞIK 8 VEYA 10 DUVAR YIKILIYOR.

NEDEN?
1-DOĞAL ETKİLERDEN .
2-DUVAR TAŞLARININ YAKIN YERLERDE Kİ OTEL YAPIMINDA KULLANILMASINDAN.
3-KEÇİ SÜRÜLERİNDEN.KEÇİLER DUVARLARIN ÜSTÜNDE DOLAŞARAK YIKILMALARINI HIZLANDIRIYORLAR.
HER YIL YAKLAŞIK 8 VEYA 10 DUVAR YIKILIYOR.
















12 Temmuz 2007 Perşembe

Mübadele………………………………………………..1923

Mübadele………………………………………………..1923

1923 yılında, Lozan Antlaşması çerçevesinde Türk ve Yunan hükümetleri tarafından imzalanan nüfus değişim anlaşmasıdır.

Anadolu'daki 1.200.000 Rum'un (ki buna özellikle Karaman yöresindeki, Hristiyan olan ve Türkçe konuşan halk da dahildir), Yunanistan'a, Yunanistan'daki 500.000 Türk'ün (ki buna özellikle Girit'teki bir kısım Yunanca bazlı ve Türkçe kelimelerin yoğun olduğu bir diyalekt konuşan Müslümanlar dahil) Türkiye'ye gelmesi ile sonuçlanmştır.

Batı Trakya Türkleri ve İstanbul Rumları nüfus mübadelesinden muaf tutulmuş, Lozan ile Türkiye'ye verilen Bozcaada (Tenedos) ve Gökçeada (İmroz) adalarının yoğunlukla Rum olan halkları da mübadele kapsamı dışında kalmıştır. Bugün Yunanistan'da Batı Trakya Türkleri'nin nüfusu 150.000 olarak tahmin edilmektedir ve Oniki Ada Türkleri'nin nüfusu 5.000 olarak tahmin edilmektir. Türkiye'deki Rum nüfus ise bugün 2000 kişiye düşmüştür.

Mübadil olan Müslüman Türkler ve Hıristiyan Rumlar büyük zorluklarla yeni yurtlarına gelmiş ve evlerine yerleşmişlerdir. Cami avlularında, barakalarda ve sokak ortasında kalan bu insanlardan yeni yurtlarına ulaşanların sayısı, yola çıkanların sayısından az olmuştur. Yurda ulaşan mübadillere devlet tarafından yurdun Ege, Marmara, Karadeniz, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinde verimli araziler ve bunları işleyecek araç-gereç ve malzeme verilmiştir.

………………………………………………………………………tr.wikipedia.org

HARİTA

FOTOĞRAF GALERİSİ

11 Temmuz 2007 Çarşamba

MÜBADELE(DEĞİŞİM)

BAHÇEMDE Kİ ÜÇ İNCİR AĞACININ TANIKLIĞI

içimden soyunduğum gölgeler ışığa durunca kayboluyor.Ardından kırık taşlar bedenim. En derin denizlerin sahilindeyim .içimdeyim.içimin içinde ki bahçedeyim.Bir kaya bahçesindeyim.Taş duvarlarından su verilmemiş üç incir ağacının taştığı bahçemdeyim.
Tarih tanık arıyorsa
ÜÇ İNCİR AĞACI SÖYLESİN

----'Sarp dibinde Kayı ya gidelim.'dün böyle söyleniyordu Bugün ise 'Kayaköyüne gidelim ' deniyor.1923 mübadele yıllarından bu güne birçok şey değişiyor.yıllara dayanan ömürleri ile çınar ağaçlarının dibine kurulmuş kahvede yetmiş yaşın üstünde ihtiyar delikanlılar bugünü şaşkınlıkla karşılıyorlar.Biryanda çocuklarına barınak yapamama sorunu biryanda ektiği ürünün para etmeme sorunu gün günden yaşama küskünlüğü de beraberinde getiriyor.
MASALDAN MESELE
1923 Mübadele yılları.Her insanın içinde bir korku var.Savaş yılları. Bir çok aileden en az bir fert yitirilmiş.Her aile acı içinde.Savaşların bütün acılarını halka çektirirler.Bu savaşta da diğer savaşlar da olduğu gibi faturasını halka çıkaracaklar.
Selanik Türkleri yola çıktılar bile .Yaşadıkları toprakları terkedip yola koyuldular.Zorlu bir yolculuk ve yüreklerde terketmenin ve terkedilmenin burukluğu.

Sağlığında Rasos diye seslendiğimiz eşim Elif'in Selanikli Rasim dedesi göç sırasında yaşadıklarını çocukluk yıllarının heyecanı ile anlatırken mercek kalınlığında ki gözlüklerinin altına gizlenen gözleri nemlenir derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya devam ederdi.Masal gibi dinlerdik.'Ah çocuklar Selanikteki mutlu yılları bir daha yakalayamadık.Komşu rumlarla çok iyi anlaşıyorduk .Hiç bir sorunumuz yoktu.Şu lanet olası savaş çıkana kadar. Göç esnasında rum komşumuzun hiç erkek çocuğu olmadığı için beni tatlı dili ile kandırmış ve bir odaya kilitlemişti..Bense yola çıkan amcamlarla gitmek istiyordum.Babamı iki yaşında kaybetmiştim .Annem de evlendiği için olsa gerek amcam bana sahip çıkmış ve büyütmüştü.Amcama bağlıydım.onları yurt edinmiştim.Onları kaybetmek ikinci kez kaybetmekti.Kapıyı kırıp kaçtım.Amcama ve ailesine soluk soluğa yetiştim .Amcam da benim yokluğumu farketmiş yola koyulmuştu.Korkmuştum.Böyle bir korku ile ilk defa tanışıyordum.Amcama sarıldım.Kokladım ve ağladım.ağlamanın tadını çıkara çıkara.Bana sus diyecek kimse yoktu .Kesik kesik hıçkırıklarımla yolu arşınlıyordum .adımlarımın bu kadar büyük olduğunu ogüne kadar farketmemiştim.

'Rasos yeniden derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya devam ediyor ve zaman zaman dalarak susuyor ve bizde bu soluk alışları fırsat bilip hayal kuruyorduk.
olaylar birbirine nekadar çok benziyor.Aynı yıllar Güneyrdoğu anadoluda Siirt'te yaşayan benim dedemin de başından geçiyor.Techir yılları Bir ermeni çocuk unutuluyor.Dedem komşusunun çocuğuna bir zarar gelmesin diye birkaç gün evinde barındırıyor. Ticari ilişkilerinden dolayı çok iyi bildiği Suriyede ermeni çocuğun ailesini bulup teslim ediyor ve bu aile ile uzun yıllar dostlukları devam ediyor.
Harabelerin arasında dolaşırken zaman zaman seslerini duyuyorum.Ayın şavkı taş duvarlara vururken odalara dağılan huzuru hissediyorum.Siirt'te keşfettiğim ve İstanbulda kaybettiğim yıldızlar gece uykularımda yorgan gibi sarıyorlar bedenimi.Gece yetmiyor bana ve geceye yetmiyorum.Yıldız tozlarını geceye savurmak geliyor içimden.
Bir tepede oturmuş ovayı izliyorum.Ayağımın altında unutulmuş bir mezar.Likya mezarı.Hala sağlam.Harabelerdeki likya mezarlarına ilişkin bir araştırma yazısına rastlamadım.Bu kaya mezarının hemen yanında bir bizans şapeli içinde keçiler barınıyor.Tarihi bir ahır.Keçiler geceleri burada konaklarlar .Gündüzleri harabelerin içinde ve duvarların üstünde dolaşırlar harabelerin yıkılmasını hızlandırırlar. Keçiler gündüzleri dolaştıklarından dolayı severek yetiştirdiğimiz ağaç ve çiçeklerimizi korumak için tel örgülerin ardına hapsoluruz.
Hala tepedeyim.erkekler okulunun bahçesinde ovanın yapılaşmadan önceki halini görmenin şansına sahibim.Tarihe duyarlılığım bana hep şans getirmiştir.Hiç unutmam her yıl mimarlık öğrencileri kayaköye gelip büyük heyecanlarla proje üretirler Kayaköyünü yeniden tasarlar ve değiştirmeye kalkarlar.Onlara söyliyeceğim birkaç sözüm var 'Dünyanın bütün mimarları Kayaköyünü değiştiremezsiniz.Kayaköy size göründükten sonra siz değişmeye başlamışsınızdır bile.Bu imgeler ve çağrışımlar yüklü kente geldiğiniz gibi değilsinizdir. Başka bir zaman ve boyuta yolculuğunuz başlamıştır bile .Bu şimdiye kadar kendinizde var olan ve yabancı olduğunuz kendi içsel boyutunuzdur.Kendinizle yüzleşmektesiniz artık.'
Ülkemde neden iyi Mimar çıkmaz?(bu soruyu diğer sanat dallarına da adapte edebilirsiniz) diye bir soru oluşmuştu yıllar önce düşüncelerimde .Yanıtını kendimi riske atarak öğrendim ve hala kendimi riske atarak anlamaya çalışıyorum.yaratma eyleminin elmas sırrı insanın kendi iç labirentlerine seyahat etmekmiş ve edindiğimiz bilgileri kendi metafiziğimizle aynı potada eritmekmiş.İnsansal değerleri en samimi duygularla kavramak, inanmak ve inandırmakmış.

Kayaköyünü vitrin olarak kullananlar.yerel dinamikleri(aydınları sanatçıları) dikkate almayan kurum ve kuruluşların maskesi gelecekte mutlaka düşecektir.Kayaköyün medyatik konumundan yaralanıp şahsi çıkar sağlayanların kamu yararına yapılıyormuş gibi yarattıkları görüntüleri uluslararası boyutlara taşısalar bile LEVİSSİ SANAT ATÖLYESİ NİN SEYİR DEFTERİ nde her şey tüm çıplaklığı ile (belgelerle)üç incir ağacının dile gelişi şeklinde kaydedilecektir. Yıllar önce elime her geçen şiir kitabını okurken giderek seçmeci olmaya başladığımda seçtiklerimin de birbirlerine benzediğini gördüm.Yıllar önceki bu farkedişle birkaç şairi ve özelliklede bir şairi eşim le ben hemen hemen elimizden düşürmez olduk .Sanatın şiir cephesinde de aynı sorunsallar yaşanıyordu.
Kayaköyde gecenin en derin ve sessiz bir zamanında bahçede incir ağacının altında oturuyoruz ve yaprak aralarından ayın mavi ışığı süzülüp okşuyor yüzümüzü.Hiç yabancı olmadığım ışık mavi rengini yüzümüze oradan da harabelerin duvarlarına taşıyordu.Geceye her okuduğum şiir karanlığın kara deliğine çekilen sesimden arta kalanlarla yol alıyordu.Kalabalıktık.İki kişiydik ve kalabalıktık.Yalnızdık.

ETKİNLİKLER

HABERLER

SANAT

BİLGİ

TELMESSOS/MAKRİ/MEĞRİ/FETHİYE

Adı Telmessos olan Fethiye, Anadolu uygarlıklarının en eskilerinden biri olan Likyanın, batıda Karya sınırındaki en önemli kentidir. Kuruluşuna Telmessos adının kaynağını bir Likya efsanesi şöyle dile getirir : Tanrı Apollon Finike kralı Agenorun küçük kızına sevdalanır ve küçük bir köpek kılığına girerek sevdirir kendini çekingen, utangaç kral kızına bu birleşmeden doğan oğullarına Telmessos adını verirler. Adını tanrı Apollonun oğlu Telmessostan aldığı söylenen kent M.Ö. 547de Pers kralı Harpafgosun tüm Likya ve Karya kentleriyle birlikte TELMESSOSuda ele geçirmesiyle perslerin l. Satraplığını oluşturur. MÖ. 5. YYın ortalarında kurulan Antik Delos Birliğine katılan Telmessos bir müddet sonra bağımsız bir kent olarak birlikten ayrılmasına rağmen MÖ 4. Yy. kadar birlikle ilişkisini sürdürmeye devam eder. M.Ö. 344333 Kışında Asya seferine çıkan Büyük İskender tarafından ele geçirilen kent, bir rivayete göre kendi isteği ile B.İskendere teslim olmuş, bir başka efsanede ise Anadoluyu fethe çıkan B. İskender donanması ile Telmessos limanına girer. Kumandanları Nearkos o dönemin kent yöneticisi Antipatridesten müzisyen ve esirlerin kente girmeleri için izin ister. İsteği kabul edilince flüt kutularının içine gizledikleri silahlarıyla kente giren savaşçılar gece düzenlenen şölenler sırasında Akropolü ele geçirirler diye anlatılmaktadır. MÖ. 240da 3. Ptolomy tarafından Lysimachosun oğluna verilen kent, MÖ. S189da Mağnasia savaşından sonraki antlaşmada Romalılar tarafından Bergama kralı Eumenese verilmiştir. Bergama krallığının çöküşünden sonra MÖ. 133 yılında Likya federasyonuna bağlanan Telmessos, federasyonun en önemli altı kentinden biri durumundaydı. 8.YY da kentin adı Bizans İmparatoru ll. Anastasiosun onuruna Anastasiopolis olarak değiştirildi. 1284 yılında Menteşeoğullarının eline geçen kent, 1424 yılında Osmanlı topraklarına katılmasıyla uzak şehir anlamında MEĞRİ adını aldı. 1934 yılında Şehit Pilot Fethi Beyin anısına şehre ETHİYE adı verilmiştir. Likya uygarlığının en görkemli örneklerinden biri olan Amyntas Kral mezarı yamacına oyulduğu dağın heybetiyle bütünleşen yüzyılların verdiği soylulukla tarih içinde yapacağınız yolculukta, gönüllü rehberliğinizi yapmak ister gibidir. İyon stilinde ve tapınak tipindeki bu mezarın önündeki iki yanı bitişik sütunlu sahanlığa dört basamakla çıkılır. Soldaki sütunun orta kısmında MÖ. 4. YY alfabesi ile HERMEPİAS OĞLU AMİNTAS yazılıdır. Yukarısında biri yıkık üç aktoterli alınlık, aşağısında ise bir dentil fresk bulunmaktadır. Dört köşesinde taştan oyulmuş demir çivileri andıran eklemlerin bulunduğu bir kapıdan girilen düz tavanlı mezar odasının üç duvarı boyunca uzanan üç ayrı taş peyke vardır. Yamacın solunda görülen çok sayıda mezarlardan ikisi, Amyntas mezarını andırıyorlarsa da, ondan daha küçüktürler. Kentin içinde ve çevresinde, kimi kesme kaya, kimi lahit tipi daha birçok mezara rastlamak mümkündür. Lahit tipi mezarların en güzel örneklerinden biri belediye binasının, doğusunda yer almaktadır. Ön yüzünde dörtgen ahşap kirişleri andıran oymaları, gotik stili kemerli bir kapağı bulunan bu iki katlı lahit mezarın, kapağının her iki yanı savaş freskleri ile bezenmiştir. Kentin gerisinde yükselen akropol tepesinde, Aziz John şövalyelerine ait olduğu sanılan bir ortaçağ kalesi göze çarpar. Duvarlara oyulmuş birkaç yazı ve tarihi belirsiz bir sarnıç dışında, kalenin içinde başkaca bir kalıntıya rastlanmamaktadır. Cezayirli Hasan Paşa tarafından 1791 yılında yaptırılan eski camii, bugünkü Fethiyede ayakta kalabilen en eski yapılardan bir diğeridir. Kentin antik çağlardan beri süre gelen bir başka özelliği de kâhinleri ile ünlü oluşudur. Mitolojide tanrı Apollona adanan bu bilicilik merkezinde yaşamış kâhinlerin, tarihin akışında büyük etkileri olduğu bilinmektedir.

FETHİYE MÜZESİ

Arkeoloji yönünden zengin olan ilçede yöreye ait eserlerin bir mekân içerisinde sergilenmesi fikri, 1960'lı yılların başında dönemin yetkililerince tasarlanmış müzenin ilk çekirdeği o yıllarda oluşturulmuştur. Daha sonra çevreden toplanan büyük boyutlu taş eserler bir depoda korunmuş, 1987 yılında yeni yapılan bina ile birlikte çağdaş müzecilik anlayışı ön plana çıkarak eserler ziyaretçilere sunulmuştur. Fethiye Müzesi biri arkeoloji diğeri etnografya olmak üzere iki salondan oluşmaktadır. Bu iki salonda sergilenen eserlerin hemen hemen tamamı Fethiye ve çevresinden derlenmiştir.

Arkeoloji bölümünde sergilenen eserlerin büyük bir bölümünü seramik grubu eserler oluşturmaktadır. Salondaki eserler kendi içerisinde belli bir kronolojik sıraya tabi tutulmuştur. M.Ö. III. binden Bizans Çağı sonuna kadar olan dönemi kapsayan eserlerden en önemlisi hiç kuşkusuz Likçe'nin çözümünde büyük katkıları olan steldir. Bu stel üzerinde, üç değişik dilde yazılmış bir metin yer almaktadır. Müzenin önemli bir başka eseride "Kumrulu Genç Kız Heykeli" ve yanındaki iki kadın heykelidir. Kumrulu kız heykeli Artemis kültü ile ilgili olup, kentte antik dönemde bir Artemis tapınağının bulunduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Etnografya salonunda yöreye has çeşitli el dokuma örnekleri, el işlemeleri, kaftanlar, üç etekler, gümüş takılarda yer almaktadır. Bu bölümde ayrıca tüm üniteleri ile faal durumda ahşaptan yapılmış dastar tezgâhı sergilenmektedir. Müzenin açık mekânında ise, büyük taş bloklu eserler, lahit mezarlar ile Likya kültürünün bir ürünü olan "Izraza Anıtı" sergilenmektedir.