TELMESSOS/MAKRİ/MEĞRİ/FETHİYE
Adı Telmessos olan Fethiye, Anadolu uygarlıklarının en eskilerinden biri olan Likyanın, batıda Karya sınırındaki en önemli kentidir. Kuruluşuna Telmessos adının kaynağını bir Likya efsanesi şöyle dile getirir : Tanrı Apollon Finike kralı Agenorun küçük kızına sevdalanır ve küçük bir köpek kılığına girerek sevdirir kendini çekingen, utangaç kral kızına bu birleşmeden doğan oğullarına Telmessos adını verirler. Adını tanrı Apollonun oğlu Telmessostan aldığı söylenen kent M.Ö. 547de Pers kralı Harpafgosun tüm Likya ve Karya kentleriyle birlikte TELMESSOSuda ele geçirmesiyle perslerin l. Satraplığını oluşturur. MÖ. 5. YYın ortalarında kurulan Antik Delos Birliğine katılan Telmessos bir müddet sonra bağımsız bir kent olarak birlikten ayrılmasına rağmen MÖ 4. Yy. kadar birlikle ilişkisini sürdürmeye devam eder. M.Ö. 344333 Kışında Asya seferine çıkan Büyük İskender tarafından ele geçirilen kent, bir rivayete göre kendi isteği ile B.İskendere teslim olmuş, bir başka efsanede ise Anadoluyu fethe çıkan B. İskender donanması ile Telmessos limanına girer. Kumandanları Nearkos o dönemin kent yöneticisi Antipatridesten müzisyen ve esirlerin kente girmeleri için izin ister. İsteği kabul edilince flüt kutularının içine gizledikleri silahlarıyla kente giren savaşçılar gece düzenlenen şölenler sırasında Akropolü ele geçirirler diye anlatılmaktadır. MÖ. 240da 3. Ptolomy tarafından Lysimachosun oğluna verilen kent, MÖ. S189da Mağnasia savaşından sonraki antlaşmada Romalılar tarafından Bergama kralı Eumenese verilmiştir. Bergama krallığının çöküşünden sonra MÖ. 133 yılında Likya federasyonuna bağlanan Telmessos, federasyonun en önemli altı kentinden biri durumundaydı. 8.YY da kentin adı Bizans İmparatoru ll. Anastasiosun onuruna Anastasiopolis olarak değiştirildi. 1284 yılında Menteşeoğullarının eline geçen kent, 1424 yılında Osmanlı topraklarına katılmasıyla uzak şehir anlamında MEĞRİ adını aldı. 1934 yılında Şehit Pilot Fethi Beyin anısına şehre ETHİYE adı verilmiştir. Likya uygarlığının en görkemli örneklerinden biri olan Amyntas Kral mezarı yamacına oyulduğu dağın heybetiyle bütünleşen yüzyılların verdiği soylulukla tarih içinde yapacağınız yolculukta, gönüllü rehberliğinizi yapmak ister gibidir. İyon stilinde ve tapınak tipindeki bu mezarın önündeki iki yanı bitişik sütunlu sahanlığa dört basamakla çıkılır. Soldaki sütunun orta kısmında MÖ. 4. YY alfabesi ile HERMEPİAS OĞLU AMİNTAS yazılıdır. Yukarısında biri yıkık üç aktoterli alınlık, aşağısında ise bir dentil fresk bulunmaktadır. Dört köşesinde taştan oyulmuş demir çivileri andıran eklemlerin bulunduğu bir kapıdan girilen düz tavanlı mezar odasının üç duvarı boyunca uzanan üç ayrı taş peyke vardır. Yamacın solunda görülen çok sayıda mezarlardan ikisi, Amyntas mezarını andırıyorlarsa da, ondan daha küçüktürler. Kentin içinde ve çevresinde, kimi kesme kaya, kimi lahit tipi daha birçok mezara rastlamak mümkündür. Lahit tipi mezarların en güzel örneklerinden biri belediye binasının, doğusunda yer almaktadır. Ön yüzünde dörtgen ahşap kirişleri andıran oymaları, gotik stili kemerli bir kapağı bulunan bu iki katlı lahit mezarın, kapağının her iki yanı savaş freskleri ile bezenmiştir. Kentin gerisinde yükselen akropol tepesinde, Aziz John şövalyelerine ait olduğu sanılan bir ortaçağ kalesi göze çarpar. Duvarlara oyulmuş birkaç yazı ve tarihi belirsiz bir sarnıç dışında, kalenin içinde başkaca bir kalıntıya rastlanmamaktadır. Cezayirli Hasan Paşa tarafından 1791 yılında yaptırılan eski camii, bugünkü Fethiyede ayakta kalabilen en eski yapılardan bir diğeridir. Kentin antik çağlardan beri süre gelen bir başka özelliği de kâhinleri ile ünlü oluşudur. Mitolojide tanrı Apollona adanan bu bilicilik merkezinde yaşamış kâhinlerin, tarihin akışında büyük etkileri olduğu bilinmektedir.
FETHİYE MÜZESİ
Arkeoloji yönünden zengin olan ilçede yöreye ait eserlerin bir mekân içerisinde sergilenmesi fikri, 1960'lı yılların başında dönemin yetkililerince tasarlanmış müzenin ilk çekirdeği o yıllarda oluşturulmuştur. Daha sonra çevreden toplanan büyük boyutlu taş eserler bir depoda korunmuş, 1987 yılında yeni yapılan bina ile birlikte çağdaş müzecilik anlayışı ön plana çıkarak eserler ziyaretçilere sunulmuştur. Fethiye Müzesi biri arkeoloji diğeri etnografya olmak üzere iki salondan oluşmaktadır. Bu iki salonda sergilenen eserlerin hemen hemen tamamı Fethiye ve çevresinden derlenmiştir.
Arkeoloji bölümünde sergilenen eserlerin büyük bir bölümünü seramik grubu eserler oluşturmaktadır. Salondaki eserler kendi içerisinde belli bir kronolojik sıraya tabi tutulmuştur. M.Ö. III. binden Bizans Çağı sonuna kadar olan dönemi kapsayan eserlerden en önemlisi hiç kuşkusuz Likçe'nin çözümünde büyük katkıları olan steldir. Bu stel üzerinde, üç değişik dilde yazılmış bir metin yer almaktadır. Müzenin önemli bir başka eseride "Kumrulu Genç Kız Heykeli" ve yanındaki iki kadın heykelidir. Kumrulu kız heykeli Artemis kültü ile ilgili olup, kentte antik dönemde bir Artemis tapınağının bulunduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Etnografya salonunda yöreye has çeşitli el dokuma örnekleri, el işlemeleri, kaftanlar, üç etekler, gümüş takılarda yer almaktadır. Bu bölümde ayrıca tüm üniteleri ile faal durumda ahşaptan yapılmış dastar tezgâhı sergilenmektedir. Müzenin açık mekânında ise, büyük taş bloklu eserler, lahit mezarlar ile Likya kültürünün bir ürünü olan "Izraza Anıtı" sergilenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder